FOTOĞRAF DERSLERİ

FOTOĞRAF DERSLERİ
Dijital fotoğrafçılık nedir? Geleneksel film fotoğrafçılığının, bilgisayar destekli resim işlemi ile birleştirilmesine, dijital (sayısal) fotoğrafçılık denir. Resimler, artık, bilgisayarda çizilmek veya yaratılmak yerine taranıyor veya dijital bir fotoğraf makinesi ile çekiliyor. Resim, bilgisayarın okuyabileceği bir düzenlemede hazır olursa, rahatlıkla değiştirilebilir, düzeltilebilir, yabancılaştırılır, v.s.. Resim işleminin sonunda, hazırlanmış dijital fotoğraf basılabilir, gönderilebilir veya internet sayfalarında kullanılabilir; bunlar, dijital fotoğrafçılığın sunduğu geniş imkânların sadece bazılarını oluştururlar. Geleneksel fotoğrafçılığın vazgeçilmez yardımcıları olan retuş boyaları, fırçalar ve bıçaklar yerlerini, yazılım ve donanımların sınırsız olanaklarına bırakıyorlar. Yeni teknolojiler, kullanıcının yaratıcılığını öne çıkarmak için, çok gelişmiş araçlar sunuyorlar. Başa Dön Tarihçe 1996 yılının başlarında, fotoğraf piyasasına iki yeni gelişim tanıtıldı: APS (gelişmiş fotoğraf sistemi) ve dijital fotoğrafçılık. Tabiiki her iki sistemin de avantajları vardır. Orta vadede ve kesin olarak, uzun vadede, dijital fotoğrafçılık belirleyici gelişim olarak, görünecektir. Geleneksel teknolojiden dijital teknolojiye geçiş sürecinde, dijital fotoğrafçılık, belirleyici unsur olmaktadır. Doğal olarak, eleştiriler ve tereddütler olabilir ancak..., Sizin de bir CD-çalarınız veya cep telefonunuz yok mu? Başa Dön Dijital fotoğraf makinesi nedir? Dijital fotoğraf makineleri, gelişimin doruk noktasını oluştururlar. Teknolojik gelişimler, en yeni ürünler ve gittikçe câzipleşen fiyatlar, dijital fotoğrafçılığın ve eğlence-tüketim branşının, sağlam temel taşlarını oluşturmakta. Eskiden resimler filme çekilir, banyo yapılır ve taranarak bilgisayara aktarılır, kalite kontrolü yapıldıktan sonra belki bir daha çekim yapılması gerekebilir..., ve en sonunda istenilen netice elde edilirdi. Dijital fotoğraf makineleri, tam bu noktada devreye giriyorlar. Fotoğrafları çekip, anında kontrol edip, silip, yeniden çekip ve bilgisayara yükleyerek, işleyebilirsiniz. Dijital fotoğraf makinelerinin filme, fotoğrafların ise kimyasal banyolara ihtiyacı yoktur; çünkü doğrudan hafıza kartına kayıt edilirler. Dijital resimler bilgisayara, daha hızlı aktarılır. Bu nedenler dijital fotoğraf makinelerini, yeni başlayanlardan mesleki kullanıcılara kadar, fotoğraf ile uğraşan herkesin tercih ettiği araçlar hâline getirmişlerdir. Başa Dön Temel kurallara uyulduğunda fotoğraf istediğiniz gibi olur... Dijital fotoğrafçılık, doğal olarak, geleneksel fotoğrafçılık temelindedir. Burada da otomatik netleme (AF), diyafram ve enstantane gibi kavramlar geçerlidir. Bu kavramları geleneksel SLR makinelerden tanıyoruz, ancak diğer film kullanan makinelerde pek pek işlemedik. Bu noktada dijital fotoğrafçılığın bir avantajı daha ortaya çıkıyor: güncel dijital makinelerin, ufak ve toplu olmalarına rağmen, SLR makinelerin ayar olanaklarına sahip olmak gibi, dâhiyane özellikleri mevcut. Makineyi, otomatik ayarlar ile sınırlı olarak kullanmak istemiyorsanız, otomatiği kapatıp, el ile kullanınız. Bu konuda makinenin, el ile yapılan ayarlarının kolayca erişilebilir olması gerekir, yoksa sürekli olarak kullanım kılavuzuna bakmak zorunda kalabiliriz. FinePix serisinin bütün modelleri, bir çok işleve kolayca ulaşabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır. Öneri: Bazen, bütün işlevler kullanım kılavuzunda yer almayabilir veya anlaşılmayabilir, bu durumda işlev tuşları ile oynamaktan çekinmeyiniz veya en yakın Fujifilm Dijital bayiinize danışabilirsiniz. Başa Dön Otomatik netleme (AF) nedir nasıl çalışır? Çoğu makinelerin otomatik netleme sistemleri, pasif (durağan) işlerler. Bu işlemde kontrast’a (zıtlık) göre ölçüm yapılır. AF-sisteminin kullanımı çok kolaydır: çekmek istediğiniz nesneyi seçip, hedeflediğinizde deklanşöre yarım basarak netlemeyi yapmış olursunuz. Ancak, zaman zaman, sadece dijital makinelerde olmayan, netleme sorunları ile karşılaşabiliyoruz. Aşağıda, en çok karşılaşılan sorunları ve bunların çözümlerini sıraladık: EN ÇOK KARŞILAŞILAN SORUNLAR SORUN SORUNUN SEBEBİ ÇÖZÜM Kontrast veya belirgin olmayan monokrom (tek renkli) alanlar oluşuyor. Otomatik netleme sisteminin asgari kontrast gereksinimi vardır. Aynı mesafede olan başka bir nesneyi ölçünüz (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Seçilen konu çok karanlık veya ortamda çok az ışık var. Pasif AF’nin asgari aydınlığa gereksinimi vardır. Çekim konusu yeterli uzaklıkta ise, manüel netleme, mesafe olarak “sonsuz” ayarına getirilir. Çekilen nesnede sadece yatay çizgiler ve yapılanmalar var Otomatik netleme sistemleri, genelde, dikey yapılanma ve çizgilere gereksinim duyarlar. Makineyi biraz eğik tutup, tekrar netleme yapınız. Diğer bir seçenek olarak, aynı mesafede başka bir nesneye ölçüm yapabilirsiniz. Çekilen nesne, aşırı yansıma yapıyor. Yansımalar, AF sistemini yanıltır. Asgari kontrasta gereksinim vardır. Aynı mesafede, başka bir nesneye ölçüm yapınız. (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Çok kuvvetli / aşırı karşı ışık. Aşırı karşı ışık, gereksinim olan kontrastları kaldırır. Aynı mesafede, başka bir nesneye ölçüm yapınız. (netlik kaydı bkz. kullanım kılavuzu) Farklı mesafede bulunan, pek belirgin olmayan nesneler çekilecek. Farklı mesafede bulunan nesneler, ana netleme alanını dolduruyorlar. Ölçüm mesafesini belirleyiniz. Bütün mükemmelliğine rağmen otomatik netleme sistemlerinin yetersiz kalabildiği durumlar olacaktır. Orta ve üst sınıf makinelerde bulunan manüel netleme ayarları, bu durumlar için yapılmıştır. Genellikle, tek tuş üzerinden AF/MF değişimi yapılır ve LCD ekran üzerinden netleme, kontrol edilir. Manüel netleme, otomatik netlemenin yerine geçmez, ancak bazı çekimlerde daha iyi bir yöntemdir. Diyafram ve enstantane ile bağlı olarak kullanıldığında, manüel netleme ile mükemmel ve ilginç neticeler elde edebilirsiniz. Başa Dön Enstantane (Perde açıklık süresi) nedir nasıl çalışır? Açıklama: Enstantane, pozlandırma süresi birimidir ve çoğunlukla, saniyenin kesitleri kadar sürer. Enstantane süreleri, uluslararası standartların belirlediği bir cetvel ile gösterilir. Her değer, bir sonraki değerin, iki mislisi veya yarısıdır. Tabiiki bu düzenlemeler, dijital fotoğrafçılık için de geçerlidir. Dijital makineler, normal sayılan, 1 saniyenin altındaki süreler haricinde, 30 saniye veya daha uzun süreli enstantaneler uygulayabiliyorlar. Bazı makinelerde “bulb-işlevi” vardır. Bu işlevde deklanşör, basık tutulduğu sürece, obdüratör (perde) açık kalır. Enstantane ile hareket çekilir, diyafram ile netlik-derinliği yönetilir. Sallama tehlikesi: Sallanmış resimlerin oluşması için iki neden vardır: 1.İsteyerek yapılmış 2.İstenmeyen yan etki Sallanmış resimler için makinenin, otomatik veya manüel enstantane ile kullanılması, dijital veya analog olması, fark etmez. Kural: Perde ne kadar uzun süre açık kalırsa, fotoğrafın sallanmış olma tehlikesi o kadar artar. Sallanma tehlikesi sabit bir değer değildir; objektifin odak uzaklığına, enstantaneye, hava durumuna bağlı ışığa ve makinenin ağırlığına bağlıdır. Çekim örneği: Manzara ayrıntısı; diyafram: 3,2; enstantane: 1/15san.Odak uzaklığı: 320mm; kötü hava şartları. 1. kendi kendine çekim 2. el ile çekim Tavsiye: Elde çekim yapılabilecek en yavaş enstantane, objektif odak uzaklığının ters değeridir; yani 33mm civarında olan bir odak uzaklığı için 1/30san. olarak alınabilir; 100mm olan bir odak uzaklığı için, enstantane ayarını 1/100san. olarak belirlemeniz gerekir. Hava şartları, zorlaştırıcı unsur olabilirler. Oluşan uzun enstantane süreleri nedeni ile, sallanma tehlikesi artar. Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya sehpa (tripod) kullanınız. Bugünkü fotoğraf makineleri gittikçe küçülüp, hafifliyorlar. Bu gelişim kullanıcı için çok hoş olsa bile, bünyesinde bir sorun barındırır: Makine gövdesi ne kadar hafif olursa, sallanma tehlikesi o kadar artar. AF-sistemlerinin çok iyi çalışmalarına rağmen, pozlandırma esnasında makine kayabilir. Tavsiye: Destek alacağınız bir zemin bulunuz veya bir sehpa (tripod) kullanınız. Seçenek olarak, elde çekimlerde makinenin, kendi kendine çekim özelliğini kullanabilirsiniz. Böylece deklanşöre basmanın yaratacağı sarsıntıyı önlemiş olursunuz. Hareketin fotoğrafı: Bilinçli olarak bir hareketi çekmek, sallanma tehlikesi ile karıştırılmaması gereken bir etkidir. Hareketi çekmek mümkündür – fotoğraflar, insan gözünün tam olarak takip edemediği hızı gösterebilirler. Burada temel olarak iki ayırım vardır: Hareketli konu, durağan fon: Bu tarzda makine sabit durur, konu hareket eder. Netleme, hareket eden konuya göre yapılır. Böylece konuda bir “silecek etkisi” yaratırız. Bu tarz, hareketin dondurulmasını önler. Çekim örneği olarak bir şelâle çekimini veya hız gösterim aracı olarak kullanımı gösterebiliriz. Çok kısa olan bir enstantane süresi, her türlü hareketliliği alır. Tavsiye: Enstantane süresini uzatınız. Hareketli fon ve “dondurulmuş” konu: Bu tarzda konu netlemede tutulup, makine kullanıcı tarafından konu ile paralel olarak hareket ettirilir. Arka plan şeritlere dönüşürken, konu keskin olarak görüntülenir. Burada hareketlilik, silik fon sayesinde oluşur. İsterseniz bir otomobili çekmeyi deneyiniz... Tavsiye: Burada, kısa enstantaneler kullanınız. Konu Hareket Hız Mesafe yandan eğri önden yavaş 5 Metre 1/250 s 1/125s 1/60 s 10 Metre 1/125 s 1/60 s 1/30 s hızlı 20 Metre 1/500 s 1/250 s 1/125 s 30 Metre 1/250 s 1/125 s 1/60 s Başa Dön Diyafram (ışık miktarı ayarı) nedir? Açıklama: Objektiften, makine içine girecek olan ışık miktarını, mevcut koşullara göre ayarlamak gerekmektedir. Diyafram değerleri için standartize edilmiş bir sıralama vardır; her basamak, giren ışık miktarının ikiye katlanmasına veya yarılanmasına yol açar. Diyafram, netlik derinliğinden sorumludur. Örnek: 8 diyafram’dan bir basamak ilerleyip, 11 diyafram’a gelirseniz, giren ışık miktarını yarı yarıya düşürmüş olursunuz. Aynı anda, çekmek istediğiniz konunun, netlik derinliğini yükseltmiş olursunuz. Tabiiki bu işlemi, tersine de uygulamak mümkün. Giren ışık miktarının ikiye katlanması veya yarılanması, her diyafram basamağında vardır; yani ister 2’den 2.8 diyaframa, isterse 8’den 5.6 diyaframa geçilsin. Değişken ışık şartlarını dengelemek amacı ile, ışık miktarının basamaklandırılması, gereken enstantane’yi hesaplamak için bir kolaylık olarak görünmektedir. Bu şekilde eşit pozlandırma, garantiye alınır. 2.8 diyafram / 1/500 enstantane ile 4 diyafram / 1/250 enstantane, eşit değerde ayarlardır. Aslına bakarsak diyafram sayıları, orantı sayılarıdır. Diyaframın etkin açıklık orantısı ile odak uzaklığının bölümünden oluşurlar. Küçülen diyafram açıklığı ile beraber, diyafram sayısı da küçülür. Ancak diyafram sayısı her zaman tam sayı olarak verildiği için, garip bir durum ile karşı karşıya kalıyoruz: Diyafram sayısı ne kadar büyük olursa, diyafram açıklığı o kadar büyük olur; ve tam tersine... Netlik derinliği: Diyafram açıklığı, netlik derinliğini yönetir dedik, ancak netlik derinliği kavramı ne anlama geliyor? Konuların netlenmesi, düzeyler ile olur. Bir konu netleşirse, bu alan bir netlik düzeyi oluşturur. Bu alanda, konunun yansıttığı bütün ışıkların, ışığa duyarlı filim yüzeyindeki kesişme noktaları bulunur. Bilgi: Bu kural, geleneksel filmlerde film yüzeyi için, dijital fotoğraf makinelerinde ise CCD-algılayıcının yüzeyi için geçerlidir.Burada “Odak (yakma)” noktasından söz ediyoruz. Konunun yansıttığı diğer, bütün ışıkların kesişme noktaları, ışığa duyarlı yüzeyin önünde veya arkasında bulunur. Bu alanlar bulanık olarak yansıtılır. Başa Dön Objektif (Nesnel) Objektifler, odak uzaklıkları ile belirlenirler. Odak uzaklığı nedir? Fiziksel olarak bakıldığında odak uzaklığı, bir objektifin ışık kırma gücünün ölçüsüdür. Odak uzaklığı, bir objektifin, sonsuz uzaklıktaki bir nesnenin keskin görünmesi için ihtiyacı olan mesafeyi bildirir. Objektifler, odak uzaklıklarına göre, sınıflandırılırlar. Genel olarak objektifler, standart (normal), geniş açı, dar açı (tele) ve zoom (değişken) gibi sınıflara ayırılırlar. Standart objektifler, bakış açısı olarak, insan gözü ile aynı görüş tarzına sahiptirler; yani yakl. 45°. Geniş açı objektiflerin daha küçük odak mesafeleri vardır ve bu yüzden daha büyük açıya sahip olurlar. Dar açı objektifler ise, odak uzaklığına bağlı olarak, daha küçük bir açıyı kapsarlar. Bu yüzden çekilen konular daha büyük ve yakın görünürler. Zoom objektiflerin sabit odak uzaklıkları yoktur. Bunların odak uzaklıkları, en küçük ve en büyük değer olarak açıklanır. Bu tür objektiflerin avantajları çok açıktır: odak noktaları ve resim açılarını – basamaksız olarak – değiştirmek mümkündür. En uzun ve en kısa odak uzaklıklarının orantısına, zoom faktörü denir. Örn.: 36mm – 108mm odak uzaklığı olan bir objektifin faktörü 3 olarak belirlenir; yani 3-kat-zoom (3x) objektif söz konusudur. Objektiflerin ışıklık ölçüsü (objektif açıklığı), objektifin optik kalitesini belirten bir değer olarak algılanır. Bu yanlıştır !!! Işıklık ölçüsü sadece, azami diyafram açıklığını, bununla beraber enstantaneyi açıklar. Yüksek ışıklığı olan objektifler, ışıklık ölçüsü düşük olan objektifler ile karşılaştırıldığında, daha hızlı enstantanelere olanak tanırlar. Işıklık ölçüsü, ön mercek çapı ile odak uzaklığı orantısından hesaplanır. Işıklık ölçüsü, aynı zamanda, en büyük diyafram açıklığına eşittir. Objektifin perspektifi (üç boyutlu görünüm) yoktur... Perspektif için objektifin odak uzaklığı veya çekim açısı, önemli değildir. Sadece konu, perspektifi belirler. Yani, eşit büyüklükte olan iki nesne, objektife aynı mesafede olduklarında, filmde aynı büyüklükte görüntülenirler; nesnelerin mesafesi değiştiğinde, perspektif oluşur. Uzak olan, yakın olandan daha küçük görünür. Dikkat: Filimde gördüğümüz büyüklük orantıları, nesnelerin gerçek orantıları hakkında fikir vermezler. 1. Kısa mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden büyük görünür – burada “dik” perspektiften bahsedilir. 2. Uzun mesafeden çekilen her şey, arka plana orantılı olarak, normalden küçük görünür – burada “düz” perspektiften bahsedilir. “Dik” perspektif oluşturmak için geniş açı objektifler kullanılmalıdır. “Düz” perspektifler için ise, büyük odak uzaklığına sahip objektifler, daha uygundurlar. Odak uzaklığı ne kadar büyürse perspektif, o kadar “düz” olur. Başa Dön Dijital fotoğraf makinelerini kimler kullanır? Dijital fotoğraf makineleri çok yönlüdür ve film kullanmazlar, yani geleneksel makineler ile karşılaştırıldığında, daha düşük işletim masrafları vardır. Geleneksel fotoğraf makinelerinin sorunlu olabildikleri ortamlarda dijital makineler, bu faktörlerin getirdiği avantajlar ile bir çok durumlarda ve geniş kullanım alanlarında faaliyet gösterebilirler. Dijital fotoğraf makinesi kullanıcılarını her türlü çekim alanlarında bulabilirsiniz. Bu alanları kabaca ayırmak mümkündür; çünkü keskin sınırlar yoktur ve bir avantaj, başka bir avantajı dışlamaz. Başa Dön Dijital fotoğraf makineleri nasıl çalışır? Dijital fotoğraf makineleri, 35mm makinelerden farklı çalışırlar. Daha çok, tarayıcılar ile akraba olduklarını söyleyebiliriz. Dijital fotoğraf makinelerinin çoğu, ışığa duyarlı bir algılayıcı birimi kullanırlar; bu algılayıcıya CCD (Charge Coupled Device – alıcı, toplayıcı parça) denir. Bu birim, düşen ışığı, sayısal sinyallere dönüştürür. Düşen ışık, RGB-filtreleri (kırmızı-yeşil-mavi süzgeçleri) aracılığı ile temel renk değerlerine ayırılır ve ayrı olarak değerlendirilir. Temel renkler için hesaplanan değerler yazılımlar tarafından birleştirildiğinde, her renk-kesiminin özgün rengini belirlemek mümkündür. CCD ünitesi, çekilen konunun resmini oluşturduğunda, veriler makinenin dahili elektronik birimlerine aktarılır. Burada olan veriler, konu ile ilgili olan resim-düzenlemelerine çevirilir; söz konusu olan düzenlemeler genelde, JPEG gibi sıkıştırılmış düzenlemelerdir. Tabiiki, sıkıştırılmamış dosyaları kayıt edebilen makineler de var. Daha sonra veriler, makinenin depolama ünitelerinde, hafızaya alınır. Burada çok farklı kayıt taşıyıcılar vardır; bazıları makine gövdesine sabitlenmiştir, ancak, çoğu değiştirilebilir hafıza kartlarıdır. Bu iki depolama türünün ortak yanı: makine kapalı olsa bile, resimleriniz hafızada kalır; yani silinmez. Başa Dön CCD-birimi nedir ? nasıl çalışır? Bütün bu işlemler bir kaç saniye sürer; bunun için dijital makineler, genelde, yapılan bir çekimden sonra hemen başka bir çekim yapamazlar. Sıkıştırma ve kayıt etme işlemleri yakl. 2 ile 5 san. tutar. En yeni kuşak FinePix modelleri, bu süreyi bir saniyenin altına indirmişlerdir, hattâ sürekli çekim işlevlerinde 0,2 – 0,5 san. hız mümkündür (dizi çekim). Bu çekimler önce bir ara-depoya alınır, sonra sıkıştırılıp esas depoya kayıt edilir. Resim verilerinizin kayıt edildiği an, geleneksel makinenizin çektiği film anına eşittir. CCD’nin işleyiş tarzı: Işığın, film malzemesinde, kimyasal işlemler başlattığı geleneksel fotoğrafçılığın aksine dijital fotoğrafçılıkta, elektronik algılayıcı (sensör) önemli rol oynar. Işık hassasiyetlerinden, elektrik itici güçleri (impuls) oluşur ve bunlar bir analog-dijital çevirici (A/D çevirici) tarafından ikili şifrelere (biner kodlama) çevirilir. CCD’nin işlevi: Işığa duyarlı birim olan ve silisyum-hücrelerden oluşan CCD-algılayıcı, düşen ışığın gücüne tepki verir. CCD-algılayıcının her noktası (piksel), algılanan aydınlık yoğunluğuna bağlı olarak, bir elektrik itmesi (impuls) üretir. A/D-çevirici sayesinde bu, şifrelenmiş olarak verilir. Bu aşamada CCD-algılayıcı, sadece aydınlık ve karanlık ışık değerleri arasında ayırım yapabilir; yani renkli göremez. Renk oluşumu: Dijital fotoğraf makinelerinde, toplamsal renk karışım sentezi, yani üç temel renk kırmızı, mavi ve yeşilin karışımları, uygulanır. Basit bir işlem ile hücreler, renkli görmeyi öğrenirler. Bu işleme “Filtre çözümü” denir. Özel RGB-filtreleri ile görünen ışık, parçalarına bölünür ve ayrı olarak değerlendirilir. Makinenin dahili yazılımı, verileri hesaplayıp, bütün bir resim haline getirir. Şu anda, dijital fotoğraf makinelerde, en çok kullanılan dört analog/dijital veri çeviri sistemi vardır. “ONE-SHOT” teknolojisi, temel sistem olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda, sadece başka araçlar ile “One-Shot, Three-Chip-yöntemi” kullanılır. 2002 yılında tanıtılan bir diğer yöntem “Foveon-X3” teknolojisi olarak adlandırılmakta. En verimli neticelerin alındığı yöntem olarak Fujifilm’in geliştirdiği “Super CCD” teknolojisi ve 2003 yılında kullanılmaya başlanan 4. kuşak süper CCD-SR teknolojisini görebiliriz. ONE-SHOT (tek çekim) teknolojisi: Bu teknoloji, hareket eden konuları çekmek için çok uygun olan bir yöntemdir. Aynı zamanda, giriş sınıfı dijital fotoğraf makinelerinde kullanılır. Bu yöntemde, RGB filtreleri ile buharlanmış olan pikseller, bir CCD’nin üzerinde bulunurlar.Yani temel-renk ayırımı, doğrudan CCD’nin üstünde yapılır (bkz. yukardaki çizim). Bu yöntemin dezavantajı renk doğruluğunda ve görüntü ayrıntılarında ödün verilmesidir; çünkü bu yöntemde tek bir resim noktası elde etmek için, 3 veya 4 noktaya gereksinim duyulur. THREE-SHOT (üçlü çekim) teknolojisi: Tek-çekim yönteminin, olası yanlış renk bilgileri, üçlü çekim yöntemi ile telâfi edilebilir. Bu yöntemde, karmaşık bir prizma sistemi, düşen ışığı spektral olarak böler ve üç ayrı algılayıcıya yönlendirir. Bunlar, daha kaliteli neticeler ve daha fazla renk doğruluğu sağlarlar. Bu yöntemin dezavantajı ise, tüm mekanizmanın karmaşık olması, yani tek-çekim yöntemine nazaran daha masraflı ve arızalara daha yatkın olmasıdır. SÜPER CCD teknolojisi: Standart CCD’lerde piksellerin verimlilik ağırlığı yatay ve dikey yönlerdeki dizilişlerinde bulunur. Süper CCD teknolojisinde, pikseller petek şeklindedir ve birbirlerine daha fazla uyum sağlayarak, çapraz yönde de verim alıp, daha büyük netlik ve çözünürlüğe ulaşılır SÜPER CCD SR teknolojisi: 4,31cm ve daha fazla büyüklükte ve 3,14 milyon S-piksel ve 3,14 milyon R-piksele sahip olan bu algılayıcıda yeni bir yapılandırma, dört kat daha büyük bir hareket çapı yaratıyor: Süper-CCD-SR’nin her ışığa duyarlı noktacığı, büyük ve duyarlı olan bir S-piksel ve küçük ve daha az duyarlı olan bir R-pikselden oluşmakta. Bu piksellerin beraberliği, şimdiye kadar kullanılan tek piksele nazaran, daha büyük bir kontrast alanını kapsamakta. Netice olarak sadece, çok kontrastlı çekimlerde daha iyi bir ışık ve gölge çizimi oluşmuyor, aynı zamanda yüksek veya düşük pozlamalarda daha fazla tolerans alanları oluşuyor. Yâni, yeni süper-CCD-SR, 3 milyon S-piksel ve 3 milyon R-pikselden, toplam 6 milyon noktadan oluşan bir resim dosyası oluşturuyor çok yüksek kalitede ışık/gölge çizimi sunabiliyor. Başa Dön Dijital fotoğrafın gösterimi? Dijital fotoğrafçılığın avantajları açıkça ortadadır. Hemen işleyebilme imkânının yanısıra, zaman ve masraf tasarrufundan söz edebiliriz. Ancak dijital fotoğraf makinesinin mutlaka uyması gereken bir şart var: başka cihazlar ile uyumlu olması gerekir. Makinenin ne kadar veri çıkışı olursa, o kadar çok gösterim imkânı vardır. Temel arayüz olarak, bilgisayar bağlantısı gösterilir. Burada, resim aktarımının farklı yolları vardır: FireWire, USB, seriyel, adaptörler vasıtası veya kart okuma cihazları. Diğer arayüzler ise televizyon / video bağlantılarıdır. Ayrıca, doğrudan baskı imkânları ve baskı hizmetleri de vardır. En yeni bağlantı türleri olarak, cep telefonları ile olan aktarım imkânlarından söz edebiliriz. Yâni, kısacası, fotoğrafların ne olacağına siz karar verirsiniz. Kullanım tarzları: - Bilgisayarda arşivleme ve izleme - Resim işlem yazılımlarını kullanarak, resimleri bilgisayarda işlemek - Fotoğraf baskılarını sipâriş etmek - Fotoğrafları yazıcı vasıtası ile "yazdırmak" - E-posta olarak göndermek - Televizyonda izlemek, video kaydı yapmak - Panoramik görseller, görsel malzemeler üretmek - Kısa filmler üretmek Başa Dön Bit'ler ve Byte (bayt)'lar? Veri büyüklükleri Kilobyte (kB) veya Megabyte (MB), daha büyük dosyalarda ise Gigabyte (GB) olarak verilir. 1 Byte <-----------> 8 Bit 1 Kilobyte <-----------> 1024 Byte 1 Megabyte <----------> 1024 Kilobyte 1 Gigabyte <----------> 1024 Megabyte 1. RGB işlemi için veri büyüklüğünün hesaplanması (kB olarak) : 2. Resim dosyası büyüklüğünü hesapladıktan sonra, kullandığınız hafıza taşıyıcının depolama kapasitesini ölçebilirsiniz. Burada dikkate almanız gereken husus, hesaplama için, sıkıştırılmamış resim dosyalarının temel alındığıdır. Dijital fotoğraf makineleri, çoğunlukla JPEG-işlemine göre kayıt yaparlar. Bu işlem, resim verilerini önce sıkıştırıp, sonra hafızaya alır. Düşük sıkıştırma oranında bu değer 1:7 olarak belirlenmiştir; yani veri dosyası, kayıt edilmeden önce, “7” faktöründe, küçülür. Hesaplama örneği: 1. Dijital fotoğraf makinesinin çözünürlüğü, üretici tarafından, 2048 x 1536 piksel olarak veriliyor. 2. Dosya büyüklüğünü, aşağıdaki gibi hesaplayabiliriz: 3. Yani, 1:7 olarak verilen sıkıştırma oranında, yakl. 1,3 MB resim dosyası büyüklüğü çıkar. Bu değer, konuya göre, değişebilir. Matematiksel olarak: 8MB büyüklüğünde bir hafıza kartına, 6 resim sığdırılır Başa Dön Dijital Fotğraf Makinesinin Çözünürlüğü Açıklama: Çözünürlük, bir sayısal (dijital) fotoğrafın yatay ve dikey sıklığını belirten ölçüdür. Ölçü birimi olarak resim-noktaları veya piksel kullanılır. Merceklerin ve CCD-algılayıcının iyi olduklarını varsayarsak, çözünürlük ne kadar yüksek olursa, fotoğrafın veya baskının görsel olarak bıraktığı izlenim, o kadar iyi olur. “Çözünürlük zenginliği” kavramını, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıyoruz. Burada da, farklı çözünürlüklerden söz edebiliriz: Yüksek duyarlı filmler “kalın grenli” olurlar ve daha düşük çözünürlüğe sahiptirler; düşük duyarlı filmlerde ise tam tersidir. Normal, geleneksel filmlerin çözünürlüğü yakl. 10 milyon nokta veya daha fazladır. Ancak burada küçük bir sınırlama yapmamız gerekiyor: dijital makinedeki CCD’nin aksine filmlerin ışığa duyarlı gümüş-halojenid grenleri düzenli bir şekilde sıralanmamıştır. Dijital makinelerde en çok kullanılan çözünürlükler şunlardır: 320 x 240 = 76.800 640 x 480 = 307.200 1024 x 768 = 786.432 1280 x 960 = 1.3 milyon 1600 x 1200 = 2.1 milyon 2048 x 1535 = 3.3 milyon 2272 x 1704 = 4.1 milyon 2560 x 1920 = 5.0 milyon 3024 x 2016 = 6.0 milyon 4256 x 2848 = 12.1 milyon Dijital fotoğrafların kalite seviyeleri ve gereksinimleri, ortam ihtiyaçlarına göre belirlenir. Başa Dön Dijital Fotoğraf Makinelerinin Sınıfları Dijital fotoğraf makineleri 3 başarım sınıfına ayrılır: Ölçek olarak, dijital makinenin çözünürlüğü ve fiyatı esas alınır. Tabii ki dijital makinelerin kullanım imkânları, sınıflarüstü olabilir. Performans sınıfları bölünmesi, güncel makineler temel alınarak yapılmıştır. İlerde bu sınıfların içerikleri değişebilir veya yeni sınıflar oluşabilir; ancak kullanım orantıları hep aynı kalacaktır. 1. Giriş sınıfı: Sadece ara/sıra, amatör ve keyif amaçlı fotoğraf merakının peşinden gidilirse, dijital fotoğrafçılık dünyasına giriş yapılmak isteniyorsa veya maddi olanaklar sınırsız değilse, bu sınıftaki makinelere yönelmek gerekir. Bu sınıfın sınırı yakl. 3 milyon çözünürlüktedir. Çoğunluk olarak, bu sınıfın makineleri 2 milyon piksel niteliğinde olurlar. Bu makinelerin çok zevkli olmalarına karşılık, profesyonel düzeyde netice beklememek gerekir. Baskı sınırı 10x15 cm olarak belirlenebilir. Ancak bu makineleri e-posta iletişimlerinde veya internet sayfalarında da, kullanabilirsiniz. Bu sınıfa örnek olarak Digital Q1, FinePix A120, A330 ve A340’ı gösterebiliriz. 2. Orta sınıf Burada bağımlılık yapan dijital fotoğrafçılık başlıyor; neticeler, geleneksel fotoğrafçılık taraftarlarını bile hayran bırakabiliyor. Bu sınıf 2 ilâ 6 milyon çözünürlük arasında belirleniyor. Bu makineler, çok iyi bir resim çözünürlüğünün yanısıra optik zoom, hattâ SLR-teknolojisi sunabiliyorlar. En geç baskı neticeleri alındıktan sonra, dijital fotoğrafçılığın hangi düzeyde olduğu açıkça görülüyor. Ortalama 3 milyon standart çözünürlük ile dijital fotoğrafçılık, geleneksel fotoğrafçılığın gerisinde olmadığını ispat ediyor. Bu sınıfa örnek olarak FinePix S5000, F420, F610 ve F 710’u gösterebiliriz. (FinePix S 7000 ve S20 PRO yarı-profesyonel sınıfa ait olan makinelerdir.) 3. Üst sınıf Üst sınıf makineler, çoğunlukla, meslekî kullanım için tasarlanmışlardır. Fiyat olarak bu makineler 2000€ ile 25.000€ veya daha fazla, aralığında bulunurlar. Profesyoneller için istenilen düzeyde olmakla beraber, normal amatörler için fazla gelebilirler. Bazı makineler 12 milyon çözünürlüğe kadar çıkabilmekte; yani 40 – 70 MB dosyalar oluşmakta. Bu boyutlarda çalışabilmek için, uygun bilgisayarların ve hafızaların bulunması gerekir. Bu tür makineler, örn. stüdyo ortamında, doğrudan bilgisayara bağlanarak kullanılır. Bu sınıfa örnek olarak FinePix S3 PRO’yu gösterebiliriz. Başa Dön Geleneksel Makineler ile Benzer Özellikler Toplu ve küçük gövdeli dijital fotoğraf makinelerinin, geleneksel makineler ile bir çok benzerlikleri vardır. Bu, özellikle, çekim sırasındaki kullanım tarzında belli olur. Pozlandırma, genellikle, otomatik olarak yapılır. Gereksinim olduğunda, bir çok işlevi olan, dahili flaş devreye alınır. Mesafe (netlik) ayarı da, geleneksel makinelerdeki gibi yapılır. Çoğu makinede zoom özelliği vardır ve deklanşöre basmak da, aynı tanıdık işlemdir; yani önce konu seçilir, sonra tuşa basılır. Tam otomatik geleneksel ve aynı düzeyde donanmış dijital makinelerin, kullanım tarzı bu şekildedir. Ayrıntılar, her makinede farklı olabilir. Bu kadar benzerlik varsa, neden dijital fotoğrafçılık? Aradaki fark nerede ve neden bu kadar çok insan yeni teknolojiyi tercih ediyor? Geleneksel makineler ile farklılıkları: Geleneksel makinelerde film, aynı zamanda, algılayıcı ve depolama birimi olarak görev yapmaktadır. Dijital makinelerde bu birimler, ayrılmıştır. Dijital fotoğraf makinelerinde bunlara CCD –algılayıcı ve hafıza kartı, denir. Farklılıklardan benzerlikler doğabilir; dijital “film”, 35mm film gibi, değiştirilebilir. Bazı dijital orta ve büyük format makineler hariç, ışık algılayıcı bir CCD’dir; yani üstünde, kare düzenli olarak, bir çok ışığa duyarlı hücrelerin bulunduğu bir plaka. İşte bu ilk ve en önemli farktır; çünkü 35mm filmin üstü ışığa duyarlı bir tabaka (emülsiyon) ile kaplıdır. Resim farklı algılanır; geleneksel filmlerin ışığa karşı duyarlılığı, CCD’nin çözünürlük algılama düzenlemesine benzetilebilir. Geleneksel filmin yükselen duyarlılığı ile birlikte “grenlenmesi” artar. Elektronik resim algılayıcının çözünürlüğü de aynı gelişimi gösterir: düşük çözünürlük kaba grenlenme anlamına gelir, yüksek çözünürlük ise ince grenler oluşturur. İkinci fark ise, resim depolama şeklidir. Geleneksel filmin emülsiyonu resim depolama ünitesi olup, bütün resim bilgilerini içerir. Dijital makinelerde ise, resim bilgilerinin önce, resim algılayıcı tarafından hafızaya aktarılması gerekir ve bundan sonra hafızaya kayıt edilir. Önemli fark olarak karşımıza çıkan, hafıza kartlarını çok defa kullanabilmemizdir. Film, pozlandıktan sonra bir daha kullanılamaz ancak hafıza kartını istediğiniz kadar silip, tekrar doldurabilirsiniz; çok güzel bir avantaj ! Dijital taşıyıcılardan baskı almak Fotoğrafa uygun, püskürtmeli yazıcımız saatlerdir resimlerimizi basmakla uğraşıyor; bu sorun ile hangimiz karşı karşıya kalmadık ki? Yüksek mâliyeti de göz önünde bulundurursak – tam bir kâbus! Şimdiki zamanda, geleneksel fotoğrafçılıktan tanıdığımız yüksek kaliteli fotoğraf baskılarını, Frontier gibi çağdaş minilab’lar sayesinde, dijital taşıyıcılardan da alabiliyoruz. Dijital fotoğrafları izlemenin diğer yolları olsa da, örn. toplanıp, resimleri televizyonda seyir etmek gibi, en sevilen izleme yolu bildiğimiz fotoğraf baskısıdır. Kendi bastığımız, küçük boy resimler çabuk elimizde oluyor, ancak iyi kalitede basmak istediğimizde ve kaliteli kağıt kullanırsak ve kullandığımız mürekkep masrafını da hesaba katarsak, kolaylıkla 2€ resim başına maliyet olarak hesaplayabiliriz; yani pek ucuz değil... Bu şart değil. Fotoğraf piyasası, bu konuda, ilginç bir seçenek sunuyor: Dijital fotoğraf baskısı. Dijital fotoğraf baskısında bize, “gerçek” fotoğraf kağıdına, yani tanıdığımız dayanıklı kağıda yapılmış, baskılar sunulmakta. Baskı kalitesi ise, senelerdir bildiğimiz kalite. Dijital fotoğraf baskısında, dosya verileri işleme hazırlanıp, bir pozlandırma ünitesi tarafından çıkartılır. Diğer işlem basamakları, normal fotoğraf baskı gelişimlerini içerir. Avantaj: her resim noktasının gerçek renk olarak çıkartılması sayesinde, resim kareler hâlinde düzenlenmez. Resim noktaları tek başına tanınmaz hâle gelir ve fotoğrafımız tektürel (homojen) olarak bize sunulur; yâni negatif’ten baskı yapılmış gibi. Bilgi: Fotoğrafların geleneksel ebat orantısı 2:3 olarak belirlidir. Dijital fotoğraf makineleri ise, genelde, 3:4 orantısında fotoğraf çekerler. Fotoğrafınızın beyaz çerçeve veya kenarlar ile gelmesi, baskı yapan kişiye bağlıdır. Bu konuda, farklı çözümler üretilebilir. Resim, kağıdın tam ortasına yerleştirilir ve beyaz bir çerçevesi olur, veya sadece sol ve sağ taraflarda beyaz kenarlar olur veya en iyisi: hiç beyaz kenar olmaz. Baskı ebatları için hesaplama tavsiyesi: Baskılarda iyi neticeler alabilmek için ne kadar resim-noktasına ihtiyaç vardır? Aşağıdaki bilgiler minilab baskıları için geçerlidir (Püskürtmeli yazıcılar için değil) 1.3 mil. Piksel ------->> 9 x 13 cm 2.1 mil. Piksel ------->> 10 x 15 cm 3.3 mil. Piksel ------->> 13 x 18 cm Dijital Fotoğraflardan nasıl baskı elde edebilirim? Şimdiki zamanda bunun iki yolu vardır. 1inci yol sizi, bildiğiniz fotoğraf mağazanıza götürür; yanınızda film yerine hafıza kartı vardır. Burada karşınıza bir Frontier (dijital minilab) veya bir resim işleme cihazı çıkar. Kartınızı verip, istediğiniz resimleri bastırabilirsiniz. Bakınız: Dijital Baskı Merkezleri 2inci yol ise sizi, bilgisayar vasıtası ile internet’e götürür. Burada bulunan dijital fotoğraf işleme sitesine girip, resimlerinizi yollayıp, iki gün sonra ve basılmış hâlde geri alabilirsiniz. Evinizden çıkmadan, resimlerinizi elde edebileceğiniz bu sistemin diğer bir avantajı ise, ulaşım haricinde, ek masraf içermemesidir. Bakınız: www.fotograf.com Başa Dön Dijital Fotoğraf Makinelerinin Donanımı Bakaç: Optik (görsel) bakacı, geleneksel makinelerden tanıyoruz. Dijital fotoğraf makinelerinde de optik bakaçlar vardır. Muhtelif makinelerde, göz bozukluğu (diyoptri) ayarı yapılabilir; bu ayar gözlüklü kullanıcılar tarafından tercih edilir. Dijital fotoğraf makineleri, bakaca seçenek olarak, bir ekran (çoğunlukla TFT-LCD) ile donanmışlardır. Ekranın, fotoğrafı “önceden” ve “sonradan” gösterme özelliği vardır. İyi bir dijital makinenin, ekranı kapatabilme özelliğine sahip olması gerekir; çünkü ekranlar, en çok enerji harcayan birimlerdir. Pozlandırma ölçümü / yönetimi: Dijital fotoğraf makinelerinin çoğunluğunda pozlandırma, merkez ağırlıklı TTL (objektif içinden ölçüm)-yöntemi ile ölçülür ve yönetilir. Orta ve üst sınıf makinelerde enstantane ve/veya diyafram ayarlarını belirlemek mümkündür. Pozlandırma dengelemesi: Bir çok geleneksel makinede olduğu gibi dijital makinelerde de, pozlandırma dengeleme ayarları vardır ve çoğunlukla “+/- 3EV” olarak verilir. Enstantane: Pozlandırma süreleri elektronik olarak düzenlenir. Buna ek olarak bazı makinelerde elektronik ve mekanik obdüratörün beraber işlediği sistemler vardır. Teknolojinin bugün ulaştığı düzeyde enstantane değerleri 1/10.000 saniyeye kadar çıkabilirler. Diyafram: Eski kuşak dijital fotoğraf makinelerinde diyafram ayarı, sadece otomatik olarak yapılabiliyordu. Güncel makinelerde, otomatiği devre dışı bırakıp el ile diyafram ayarları yapmak mümkün. Objektif: Dijital fotoğraf makinelerinde çeşitli objektif türleri kullanılır. Bunlar odak uzaklıklarına, mercek yapılarına göre ve zoom veya değiştirilebilir veya eğilebilir olma özelliklerine göre ayırt edilirler. Basit dijital görüntüleme cihazlarında ise cam yerine plastik mercekler kullanılır. Odak uzaklığı: Dijital makinelerin odak uzaklıkları, her zaman 35mm filme eşdeğer olarak verilir. Burada da geniş açıdan dar açıya kadar mm ile hesaplanır ancak dijital makinelerin resim algılayıcıları 35mm ile eşit büyüklükte olmayıp, çoğunlukla daha küçük olan, farklı boyutlardadırlar. Bu bilgiler “çözünürlük / alan” orantısı olarak verilir. Işık gücü: Bir objektifin en büyük diyafram açıklığını, ışık gücü olarak adlandırmaktayız. Örn. f/2.8 olarak ifade edilir. Mesâfe ayarı (netleme): Sabit netleme ( Fiksfokus): Bu tür objektiflerde mesafe ayarı gerekmez. Netlik derinliği kullanılarak, bütün nesneler keskin olarak algılanır. Otomatik netleme (Autofokus): Otomatik mesafe ayarlama sistemini, geleneksel makinelerden tanıyoruz. Burada aktif ve pasif AF-yöntemleri arasında ayırım yapmak zorundayız. Dijital makinelerde, genellikle, pasif AF-yöntemleri kullanılır. Bu yöntemde, ölçüm alanı dahilindeki kontrast elektronik olarak algılanıp, netlik, en iyi kontrast oluşana kadar, takip ettirilir. El ile netleme: Bu netleme tarzında çekim mesafesi (netlik), el ile verilir. Makro (yakın) çekim: Yakından yapılan çekimleri, makro çekim olarak adlandırıyoruz. Örneğin FinePix S20 PRO’da asgari yakın çekim mesafesi 1cm (!) olarak kullanılmaktadır. Netleme, otomatik veya el ile yapılabilir. Flaş: Neredeyse bütün dijital fotoğraf makinelerinin, gövde dahilinde olan flaşları vardır. Bu flaşın bir çok işlevleri bulunmaktadır. Artık standart olan aç/kapat işlevinin yanında otomatik flaş, kırmızı-göz azaltıcı etkinlik, zorunlu flaş ve flaş ışığının gücünü ayarlamak gibi işlevler bir çok makinede vardır. Genellikle flaşların rehber sayısı 10 –12 civarındadır. Bazı makinelerin eşzaman girişi vardır. Beyaz ayarı: Işık, gün zamanına göre, farklı renk-ısılarına sahiptir. Bu özellik halojen, spot ve normal suni ışık kaynaklarında da vardır. Tabiiki farklı kaynakların karışımından oluşan ışıkları da göz önünde bulundurmamız gerekir. Dijital fotoğraf makineleri, otomatik olarak mevcut ışık ortamına uyum sağlarlar. Çeşitli makinelerde bu özellik el ile de yapılabilir. Çekimlerin kullanımı: Bazı makinelerde sadece son çekim silinebilmesine rağmen, genelde seçtiğiniz resimleri, silebiliyorsunuz. Ayrıca bütün kareleri silme özelliği de vardır. Diğer özellikler: Sehpa (tripod) vasıtalı çekimler: Sehpa bağlantısının bütün makinelerde bulunması gerekir; çünkü uzun süreli pozlandırmalar ve makro çekimler için sehpa, vazgeçilmezdir. Televizyon/Video bağlantısı: Çekimleri izlemek ve izletebilmek için bir televizyon bağlantısı, çağdaş gereksinimler arasındadır. Kullanım: Mümkün olduğu kadar kolay ulaşılabilir tuşlara ve işlevlere sahip olması gerekir; zirâ kullanım kılavuzları pek okunmuyor. Bağlantılar: Cihazlar arasındaki bağlantılar kolay ulaşılır, çağdaş ve sağlam olmaları gerekir. Yazılım: Makine ve bilgisayar arasındaki iletişimi sağlayan yazılımların, ambalaj dahilinde bulunmaları gerekir. Burada önemli olan tek husus, yazılımların kolayca yüklenebilmesi ve kullanılabilmesidir. Bir çok kullanıcı, ambalaj dahilinde daha fazla yazılım istese de bunun pek fazla anlamı olmaz; çünkü yarım-yazılımlar veya uygun olmayan yazılımlar kimsenin işine yaramaz. Şimdiki zamanda çok uygun fiyatlara, işlevsel yazılımlar bulmak mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder